Anne adayları dikkat! ‘Basit bir enfeksiyon’ demeyin, erken doğum riski var

Hamilelikte Bağışıklık Sistemini Güçlendirmenin Yolları

Hamilelik sürecinde bağışıklık sistemi, anne adayının ve bebeğin sağlığı için son derece önemlidir. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi için dengeli beslenme ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları çok önemlidir.

1-Beslenme Alışkanlıklarınıza Dikkat Edin

Hamilelikte omega-3 yağ asitleri, C vitamini, probiyotikler, protein, demir ve çinko gibi besinleri tüketmek, bağışıklık sisteminizi güçlendirecektir. Balık, ceviz, limon, sivri biber, yoğurt, kefir, turşu, yumurta, tavuk, kırmızı et, baklagiller, kuruyemişler, ıspanak ve mercimek gibi besinleri sofranızda mutlaka bulundurun.

2-Bol Sıvı Tüketin

Her gün en az 2 litre su içmeye özen gösterin. Yeterli su tüketmek, idrar yolu enfeksiyonlarından kabızlık ve ödeme kadar birçok sorunu önleyecektir. Ayrıca vücudunuzu enfeksiyonlara karşı dirençli hale getirmenize yardımcı olacaktır.

3-El Hijyenine Özen Gösterin

Hijyen kurallarına dikkat ederek, ellerinizi sık sık yıkayın ve dezenfekte edin. Özellikle kamuya açık alanlarda bulunduktan sonra ellerinizi temizleyin. Hijyenik olmayan ortamlarda bulunmamaya özen gösterin.

4-Yeterli ve Kaliteli Uyuyun

Her akşam aynı saatte yatağa yatıp, her sabah aynı saatte uyanmaya özen gösterin. Dengeli bir uyku, bağışıklık sisteminizin güçlenmesine yardımcı olacaktır.

5-Kalabalık Ortamlardan Kaçının

Özellikle grip veya soğuk algınlığı belirtileri olan kişilerle teması minimumda tutun. Toplu taşıma araçlarını kullanırken ve kalabalık ortamlarda bulunurken sağlık kurallarına uyun ve maske takmayı ihmal etmeyin.

6-Hasta Kişilerle Temastan Kaçının

Hasta kişilerle temas etmekten kaçının ve mümkünse hasta olan kişilerden uzak durun. Eğer bir arada bulunmanız gerekiyorsa, maske takarak ve hijyen kurallarına dikkat ederek enfeksiyon riskini en aza indirin.

7-Maske Takmayı İhmal Etmeyin

Kalabalık alanlarda bulunmanız gerekiyorsa mutlaka maske takın. Maske takmak, solunum yoluyla bulaşan enfeksiyonlardan korunmanıza yardımcı olacaktır.

Related Posts

‘Bana bir şey olmaz’ demeyin, gençler arasında da hızla yayıldı

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ertuğrul Okuyan, gençlerde giderek artan hipertansiyon riskine dikkat çekerek, “Bana bir şey olmaz” düşüncesinin ölümcül sonuçlar doğurabileceğini vurguladı. Hipertansiyonun erken teşhis edilmemesi halinde kalp damar hastalıklarına yol açabileceğini belirtti.

LGS Öncesi Kaygı Uyarısı Geldi!

LGS heyacanı sürüyor. Uzmanlar LGS’ye girecek adaylara ve ailelerine kaygı uyarısında bulundu.  Kaygınızı kontrol edemiyorsanız, çocuğunuzla vakit geçirmeyin!

Türkiye’de çocuklarda işitme kaybı oranı küresel ortalama iki katı!

Duymer İşitme Cihazları, çocuklarda işitme kaybı konusunda toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla ‘Şimdi Farkına Var, Yarına Ses Ver’ başlıklı bir etkinlik düzenledi. Düzenlenen etkinlikte işitme cihazlarının kullanımı, adaptasyon süreci, çocuklarda işitme kaybının erken tanı ve teşhisin önemi gibi birçok konu ele alındı. Duymer CEO’su Salih Baz, “Türkiye’de her 1000 çocuktan 4’ü işitme kaybı yaşıyor” dedi.

Obezite stres ve teknoloji kullanımı kısırlık riskini artırıyor

Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Onur Danacıoğlu, obezite, stres ve elektronik cihaz kullanımının üreme sağlığı açısından risk oluşturduğunu belirtti. Uzman Danacıoğlu, yaşam kalitesinin üreme sağlığını doğrudan etkilediğine dikkat çekti.

‘Göz nezlesinde her kaşıma, bir sonraki kaşıntıyı artırır’: Dikkat göz şeklini bozabilir!

Göz nezlesinin tedavisinde ilaçlardan çok korunma önlemlerinin belirleyici olduğunu özellikle gözleri kaşımaktan kaçınılması gerektiğini söyleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Serdar Marol, “Her kaşıma, bir sonraki kaşıntıyı artırır. Bu zincir özellikle çocuklarda kalıcı göz şekil bozukluklarına, hatta keratokonus gibi ilerleyici göz hastalıklarına neden olabilir. Gözlerin kesinlikle kaşınmaması gerekir” dedi.

Evliliklerin ilk 1 yılında ortaya çıkıyor: Öpüşürken bulaşan bu hastalık daha öncekileri unutturacak

İranlı araştırmacı Reza Rastmanesh önderliğindeki yeni çalışma, depresyon ve anksiyetenin sadece duygusal etkileşimle değil, öpüşme ve yakın temas yoluyla ağız bakterileri aracılığıyla da partnerler arasında “bulaşabileceğini” ortaya koydu.