Türkiye’de aşı karşıtlığı artıyor mu?

“`html

Dünya genelinde aşı güvenine yönelik endişeler artıyor.

Bu durum, pek çok ülkede, bir zamanlar neredeyse yok olmuş çocukluk hastalıklarının, örneğin kızamığın, yeniden yayılmasına neden oluyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve UNICEF, 13 Mart’ta yayımladıkları ortak raporda, Avrupa ve Orta Asya’daki kızamık vakalarının son 25 yılın en yüksek seviyesine ulaştığını belirtti.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık Bakanlığı verilerine dayanarak, Türkiye‘de aşı yaptırmayan çocuk sayısının 100 bine yaklaştığını ortaya koydu.

BBC Türkçe ile görüşen uzmanlar, 2015 yılından itibaren Türkiye’de aşılara karşı tutumun belirgin bir şekilde olumsuzlaştığını belirtiyor.

Bu durumun temel sebeplerinden biri, aynı yıl Anayasa Mahkemesi’nin çocuklara aşı yapılmasını ebeveyn iznine bağlayan kararı olarak öne çıkıyor.

Lancet dergisinde 2020 yılında yayımlanan bir araştırmaya göre, Türkiye‘de aşı güvenliğine ilişkin şüphe taşıyanların oranı 2015’te yüzde 1.7 iken, 2019’da bu oran yüzde 2.5’e yükseldi.

Pandeminin bu olguyu daha da karmaşık hale getirdiği düşünülüyor. Zorunlu aşı uygulamaları, bazı bireylerin aşılara karşı daha şüpheci bir yaklaşım sergilemesine neden oldu.

Sosyal medya platformlarında bu olumsuz tutumu güçlendiren dezenformasyon kampanyaları da dikkat çekiyor.

BBC Türkçe, Türkiye’deki aşı tutumlarının zaman içinde nasıl değiştiğine dair bir inceleme başlattı.

Aşıdan kaçınan ailelerin sayısı artıyor

TTB verilerine göre, Türkiye genelinde 0-4 yaş grubundaki çocuklar için aşılama yetersizliği oranı yüzde 10’a yaklaşmış durumda.

2014’te 1370 aile aşı yaptırmayı reddederken, bu sayı 2016’da 11 bine, 2017’de ise 23 bini aşarak, 2024 itibarıyla 100 bine ulaşabilir.

TTB Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, durumu şöyle değerlendiriyor:

“Daha önce çok nadir karşılaştığımız bulaşıcı hastalıklarda kayda değer bir artış gözlemleniyor. Örneğin, kızamık ve boğmaca vakalarında artış söz konusu. Grip aşısı yaptırması gereken risk grubundaki kişiler ise aşı olmaktan kaçınıyor.”

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve UNICEF’in araştırmasına göre, Türkiye 2024’te 1,523 vaka ile Avrupa’da en fazla kızamık vakası bildiren dokuzuncu ülke oldu.

Türkiye, her bir milyon kişi başına düşen kızamık vakası sayısı bakımından 54 ülke içerisinde 24. sırada yer alıyor. Listenin ön sıralarında ise Romanya, Kazakistan, Rusya ve Özbekistan yer alıyor.

Resmi verilere göre, Türkiye’de kızamık aşısı oranları son yıllarda düşüş göstermedi. Aşı oranı yüzde 95 seviyelerinde. Ancak TTB, ailelerin itirazlarıyla aşılanmamış çocukların istatistiklerde yer almadığını iddia ediyor.

Sağlık Bakanlığı, BBC Türkçe‘nin sorularına yanıt vermekte çekimser kaldı.

2005 yılından bu yana Türkiye’de kızamığa bağlı ölümler bildirilmedi. Ancak TTB Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Emrah Kırımlı, dünya genelinde her 120 kızamık vakasından birinin ölümle sonuçlandığını belirtiyor.

İlaveten, kızamık hastalarının diğer hastalıklara yakalanma riskleri arttığı için Türkiye’deki ölüm oranlarının resmi kayıtlara yansımadığını söylüyor.

Türkiye’de kızamık aşısı bir yaşında ve dört yaşında olmak üzere iki doz şeklinde uygulanmaktadır.

Aşılama oranları 2015 sonrası geriledi

Aynı zamanda enfeksiyon hastalıkları uzmanı olan Prof. Azap, Türkiye’de aşı kararsızlığının ve karşıtlığının giderek arttığını ifade ediyor.

İnsanların aşılara yönelik tutumları farklı gruplar altında inceleniyor. Aşı tereddütü, aşı yaptırma konusunda kararsız kalan kişiler için kullanılırken, aşı karşıtları ise kesin olarak olumsuz tutum sergileyenleri ifade ediyor.

Azap, aşıya yönelik şüphelerin artışında 2015 yılının kritik bir yıl olduğunu vurguluyor. Anayasa Mahkemesi, ebeveyn rızası olmadan çocuklara aşı yapılmasını, Anayasanın 17. maddesine aykırı bulmuştu.

Hacettepe Üniversitesi Aşı Enstitüsü’nden Doç. Dr. Sezer Okay, 2015 sonrası çocukluk aşılarını yaptırmama oranlarında belirgin bir yükseliş olduğunu ve bu durumun toplumsal sağlığı tehdit ettiğini belirtiyor.

Pandeminin rolü nedir?

Türkiye genelinde Covid-19 öncesi aşı tereddütlerini inceleyen bir araştırmanın yazarlarından Tekirdağ Şehir Hastanesi Palyatif Bakım Kliniği’nden Doç. Dr. Gökmen Özceylan, bu dönemde aşı karşıtlığında bir artış tespit ettiklerini ifade ediyor.

BBC Türkçe, “Ancak Covid-19 süreci başladıktan sonra, her şey değişti,” diyor.

Uzmanlar, Covid-19’un insanların aşılara yönelik tutumunu çeşitli biçimlerde etkilediğine inanıyor. Dr. Okay, pandeminin aşıların önemini daha geniş kitlelere aktardığını fakat aynı zamanda aşı karşıtlığı ile ilgili tartışmaların da arttığını belirtiyor.

“Pandemi sürecinde uygulanan ‘zorunlu aşı’ uygulamaları, bazı bireylerin aşıya direnç göstermesine yol açtı. Ayrıca, Covid-19 aşılarının hızlı geliştirilmesi, bazı insanların bu aşıların güvenliği konusunda endişeler taşımalarına neden oldu,” diyor.

Okay, aşı karşıtlarının Covid-19 aşılarına dair güvensizliklerini, çocukluk aşılarına karşı olumsuz bir propaganda yürütmek için kullandığını kaydediyor.

2023 yılında yapılan bir araştırmada, ebeveynlerin yaklaşık yüzde 8’i, pandemi öncesinde çocuklarının aşılarını yaptırdıkları için pişman olduklarını belirtti.

Siyasi duruş ve cinsiyetin etkisi

Pandeminin başlangıcında, Covid-19 aşılarıyla ilgili büyük bir çekimserlik ve direnç gözlemlenmişti. Sezer Okay, bunun nedeni olarak aşının hızlı geliştirilmesi, yanıltıcı bilgi ve komplo teorilerini gösteriyor.

Zamanla, bilimsel verilerin artması ve kamuoyunu bilgilendirme çabalarının çoğalmasıyla aşı kabulünün de arttığını belirtiyor.

Türkiye’de Covid-19 aşı tereddüdünü inceleyen 2023 yılında yayımlanan bir araştırmaya göre, 14 Ocak 2021’de genel tereddüt oranı ortalama yüzde 40 dolaylarındayken, aşılama sürecinin başlamasıyla bu oran yüzde 20’ye düştü.

Ancak, bu değişim tüm grupları eşit şekilde etkilemedi. Özellikle, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireylerin aşıyı kabul oranı daha yüksekken, genç ve sağlıklı bireyler arasında aşı reddi oranı daha fazla görülmektedir.

Dr. Okay, siyasi ideolojilerin bu tutumda etkili olduğunu ve “sağcı popülist hareketlerin” güçlü olduğu bölgelerde aşı karşıtlığının daha belirgin hale geldiğini aktarıyor.

Ayrıca, sağlık otoriteleri ve hükümet politikalarına duyulan güven, eğitim düzeyi ve sosyal medya üzerindeki yanıltıcı bilgi gibi etkenlerin aşı karşıtlığı eğilimlerini etkilediği belirtiliyor.

Covid aşılarında en yüksek oran Muğla’da

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, en az iki doz Covid-19 aşısı olan 18 yaş ve üstü bireylerin oranı yaklaşık yüzde 86. En yüksek oran yüzde 92 ile Muğla’da, en düşük oran ise yüzde 63 ile Şanlıurfa’da kaydedildi.

Sezer Okay, Türkiye’de nüfusun yaklaşık yarısında aşı ile ilgili çekimserlik olsa da, aşı reddi oranının daha sınırlı kaldığını belirtiyor. “Aşı kabulünde sağlık okur-yazarlığının önemli bir rolü olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra, ileri yaşta olanlar, kronik hastalığı bulunanlar, erkekler ve eğitim düzeyi yüksek bireyler arasında aşı reddi oranı daha düşüktür,” diyor.

Uzmanlar, aşı karşıtlığı ile mücadelede toplumda daha fazla bilimsel bilgilendirme ve güven inşa etmenin gerekliliği konusunda hemfikir.

Hesap Aç, 1.000 TL Kazan. BYBIT TR’ye Şimdi Üye Ol. Reklamdır

“`

Related Posts

Kalça kırığı kader değil

Osteoporozun en çok korkulan sonucu kalça kırığıdır. Çoğu zaman bir düşme ile başlar ve hayat boyu sürecek sorunlar kalır. Kırıktan sonra ameliyat, uzun hastane süreçleri, yürüme kaybı ve bağımsızlığın yitimi söz konusu. Peki kimler daha riskte, ne yapabiliriz?

‘Bana bir şey olmaz’ demeyin, gençler arasında da hızla yayıldı

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ertuğrul Okuyan, gençlerde giderek artan hipertansiyon riskine dikkat çekerek, “Bana bir şey olmaz” düşüncesinin ölümcül sonuçlar doğurabileceğini vurguladı. Hipertansiyonun erken teşhis edilmemesi halinde kalp damar hastalıklarına yol açabileceğini belirtti.

LGS Öncesi Kaygı Uyarısı Geldi!

LGS heyacanı sürüyor. Uzmanlar LGS’ye girecek adaylara ve ailelerine kaygı uyarısında bulundu.  Kaygınızı kontrol edemiyorsanız, çocuğunuzla vakit geçirmeyin!

Türkiye’de çocuklarda işitme kaybı oranı küresel ortalama iki katı!

Duymer İşitme Cihazları, çocuklarda işitme kaybı konusunda toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla ‘Şimdi Farkına Var, Yarına Ses Ver’ başlıklı bir etkinlik düzenledi. Düzenlenen etkinlikte işitme cihazlarının kullanımı, adaptasyon süreci, çocuklarda işitme kaybının erken tanı ve teşhisin önemi gibi birçok konu ele alındı. Duymer CEO’su Salih Baz, “Türkiye’de her 1000 çocuktan 4’ü işitme kaybı yaşıyor” dedi.

Obezite stres ve teknoloji kullanımı kısırlık riskini artırıyor

Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Onur Danacıoğlu, obezite, stres ve elektronik cihaz kullanımının üreme sağlığı açısından risk oluşturduğunu belirtti. Uzman Danacıoğlu, yaşam kalitesinin üreme sağlığını doğrudan etkilediğine dikkat çekti.

‘Göz nezlesinde her kaşıma, bir sonraki kaşıntıyı artırır’: Dikkat göz şeklini bozabilir!

Göz nezlesinin tedavisinde ilaçlardan çok korunma önlemlerinin belirleyici olduğunu özellikle gözleri kaşımaktan kaçınılması gerektiğini söyleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Serdar Marol, “Her kaşıma, bir sonraki kaşıntıyı artırır. Bu zincir özellikle çocuklarda kalıcı göz şekil bozukluklarına, hatta keratokonus gibi ilerleyici göz hastalıklarına neden olabilir. Gözlerin kesinlikle kaşınmaması gerekir” dedi.